İman:
İmanın tariflerine bakacak olursak;
Lügat manası: ‘Üzerinde kalbin düğümlendiği şey' demektir.
Terminolojik manası: ‘Vakaya uygun, delile dayalı, kesin tasdik'
Şer'i manası: İmanın ne olduğuna delalet eden birçok delil vardır. Bunların biri şöyledir:
Ömer b. El-Hattab'ın Cibril (as) kısası ile ilgili olarak rivayet ettiği, Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'inİslam'ın, İmanın ve ihsanın ne olduğunu öğrettiği hadiste şu ifadelere yer verilmektedir:
‘‘... Bana imanın ne olduğundan haber verildi. Dedi ki, İman: Allah'a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberine ve Ahiret gününe inanmandır. Kadere, hayrının ve şerrinin Allah'tan geldiğine de inanmandır.'' (Müslim Kiman, 9; Abu Davud ve Tirmizi rivayet etti.)
Terminolojik anlam: Müslüman düşünürleri ve Müslüman gruplar bir kelimeyi tarif ettikleri zaman bu tarif Şer'i ıstılahından kopuk olmaz. Bilakis Şeriatın işaret ettiği tarifi ortaya çıkartırlar. Çünkü terminolojik anlam Şeriatta dayandırılmaması veya kopuk olması caiz değildir. Düşünürler sahip oldukları dünya görüşüne, akidesine göre anlam yüklerler. Yoksa kafalarına göre değil.
Müslüman düşünürler ve alimler imanı; vakaya uygun, delile dayalı, kesin tasdik olarak veya kalbi itikat şeklinde tarif etmektedirler. Bu tarif, deliller tarafından desteklenen Kur'an ve Sünnetinde işaret ettiği tariftir.
Zamanında bazı âlimler imanı şu şekilde tarif etmişlerdi: ‘‘Kalple itikat etmek, lisanla söylemek ve uzuvlarla amel etmektir.'' Bu tarifte vakıa ve delilden söz edilmemektir. Yanlış bir tariftir denilemez. Bilakis o zamanın durumu için doğru bir tariftir. Abu Hanefi (Rahmetullah) döneminde vakıa ve delil zaten barizdi. Herkes delil doğrultusunda amel ediyordu. O günden bugüne çok şey değişti. Bugün vakıası ve deliller olunmadığı halde iman ediliyor.
Eğer konu, duyu organları ile idrak edilerek hissedilen bir vakıa ise onun delili kesinlikle nakli değil aklidir. Duyu organları ile idrak edilemeyen bir konunun delili ise naklidir.
İslâm akidesinin iman edilmesini istediği şeyleri inceleyen kimse, Allah'a imanın delilinin akli olduğunu görür. Çünkü Allah'a iman konusu duyularla algılanır ve duyular var olan şeylerin hepsini yaratanın var olduğunu hisleriyle idrak eder.
Kitaplara iman etmeye gelince, iman edilmesi istenen kitap, Kur'an ise onun delili aklidir. Çünkü Kur'an, duyularla algılanabilmektedir.
Bütün peygamberlere iman için de aynı şey söz konusudur. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in bir şey ile geldiğini yani Kur'an ile geldiğini idrak edebileceğimiz için Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Allah'ın Rasulü olduğunun delili aklidir. Fakat diğer peygamberlerin, peygamberliğine imanın delili naklidir. Çünkü peygamberlerin peygamber olduğunun delili Allah tarafından onlara verilen mucizelerdir. Bu mucizeleri ise zamanlarının dışındakiler idrak edememektedirler.
İmanın tariflerine bakacak olursak;
Lügat manası: ‘Üzerinde kalbin düğümlendiği şey' demektir.
Terminolojik manası: ‘Vakaya uygun, delile dayalı, kesin tasdik'
Şer'i manası: İmanın ne olduğuna delalet eden birçok delil vardır. Bunların biri şöyledir:
Ömer b. El-Hattab'ın Cibril (as) kısası ile ilgili olarak rivayet ettiği, Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'inİslam'ın, İmanın ve ihsanın ne olduğunu öğrettiği hadiste şu ifadelere yer verilmektedir:
‘‘... Bana imanın ne olduğundan haber verildi. Dedi ki, İman: Allah'a, Meleklerine, Kitaplarına, Peygamberine ve Ahiret gününe inanmandır. Kadere, hayrının ve şerrinin Allah'tan geldiğine de inanmandır.'' (Müslim Kiman, 9; Abu Davud ve Tirmizi rivayet etti.)
Terminolojik anlam: Müslüman düşünürleri ve Müslüman gruplar bir kelimeyi tarif ettikleri zaman bu tarif Şer'i ıstılahından kopuk olmaz. Bilakis Şeriatın işaret ettiği tarifi ortaya çıkartırlar. Çünkü terminolojik anlam Şeriatta dayandırılmaması veya kopuk olması caiz değildir. Düşünürler sahip oldukları dünya görüşüne, akidesine göre anlam yüklerler. Yoksa kafalarına göre değil.
Müslüman düşünürler ve alimler imanı; vakaya uygun, delile dayalı, kesin tasdik olarak veya kalbi itikat şeklinde tarif etmektedirler. Bu tarif, deliller tarafından desteklenen Kur'an ve Sünnetinde işaret ettiği tariftir.
Zamanında bazı âlimler imanı şu şekilde tarif etmişlerdi: ‘‘Kalple itikat etmek, lisanla söylemek ve uzuvlarla amel etmektir.'' Bu tarifte vakıa ve delilden söz edilmemektir. Yanlış bir tariftir denilemez. Bilakis o zamanın durumu için doğru bir tariftir. Abu Hanefi (Rahmetullah) döneminde vakıa ve delil zaten barizdi. Herkes delil doğrultusunda amel ediyordu. O günden bugüne çok şey değişti. Bugün vakıası ve deliller olunmadığı halde iman ediliyor.
Eğer konu, duyu organları ile idrak edilerek hissedilen bir vakıa ise onun delili kesinlikle nakli değil aklidir. Duyu organları ile idrak edilemeyen bir konunun delili ise naklidir.
İslâm akidesinin iman edilmesini istediği şeyleri inceleyen kimse, Allah'a imanın delilinin akli olduğunu görür. Çünkü Allah'a iman konusu duyularla algılanır ve duyular var olan şeylerin hepsini yaratanın var olduğunu hisleriyle idrak eder.
Kitaplara iman etmeye gelince, iman edilmesi istenen kitap, Kur'an ise onun delili aklidir. Çünkü Kur'an, duyularla algılanabilmektedir.
Bütün peygamberlere iman için de aynı şey söz konusudur. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in bir şey ile geldiğini yani Kur'an ile geldiğini idrak edebileceğimiz için Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'in Allah'ın Rasulü olduğunun delili aklidir. Fakat diğer peygamberlerin, peygamberliğine imanın delili naklidir. Çünkü peygamberlerin peygamber olduğunun delili Allah tarafından onlara verilen mucizelerdir. Bu mucizeleri ise zamanlarının dışındakiler idrak edememektedirler.