Mülkiyet çeşitlerinden ikincisidir. Kamu mülkiyeti, Şeriat koyucunun mülkiyetini müslüman topluma verdiği mallardır. Şâri‘ müslümanları bunlara ortak kılmıştır. Fertlere bunlardan faydalanmayı mübah kılmış ve bunların mülkiyetini onlara yasak kılmıştır.
Bu mallar, başlıca üç gurupta toplanabilir:
1.) Topluluğun günlük hayatında müstağni olamayacağı, bunları kaybettiği takdirde dağılacağı, topluluğun faydalandığı dayanaklarıdır. Mesalâ su gibi. Resulullah (SAV) şöyle buyurdu: "Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mer'a, ateş." (Buhari, Buyu 3016) Gerçekte bu üç şeyde yetinilemez. Bilâkis, topluluğun ihtiyacı olan her şeye şamil olur. Bu nevî mülkiyete, kullanılan her alet girer. Bu hadisin hükmü onlar hakkında da alınır : Umumî akarsular ve bu suları taşıyan borular, çağlayanlardan elektrik üreten aletler, elektrik direkleri ve kabloları gibi araçların mülkiyeti kamunundur.
2.) Oluşumlarının tabiatı, fertlerin hususî sahipliğinde bulunmasına mani olan maddeler. Denizler, nehirler, umumî sahalar, mescidler, umumî yollar gibi. Resulullah şöyle buyurmuştur: "Mina, geçip-giden her kimsenin konak yeridir." (Tirmizi, Hacc)
Kamu mülkiyetinin bu çeşidine, tren vagonları, elektrik direkleri, umumî yollardan geçen ana şebeke borularının mülkiyeti de dahildir. Bunların ferde mahsus olması ve insanların umumuna ait olduğundan himaye olunması caiz olmaz. Resulullah şöyle buyurmuştur: "Koru, ancak Alah'a ve Resulü'ne aittir." (Buhari Musaka 2197) Böylece, korunun devletten başkasına ait olması caiz değildir.
3.) Tükenmeyen sınırsız madenler. Miktarı sınırsız, çok olan bu madenler bütün müslümanların mülküdür. Fertlerin veya şirketlerin bunlara sahip olması caiz değildir. Aynı zamanda bunların çıkarılma ve imal edilme imtiyazı, dağıtım tekeli fertlere ve şirketlere verilemez. Bunların mülkiyeti, bütün müslümanların ortak oldukları kamu mülkiyeti olarak kalmaları gerekir. Eğer devletin kendisi bizzat veya icar vasıtasıyla bunları çıkarmaya kalkışırsa veya müslümanlar adına satarsa gelirlerini beytülmâle aktarır. Bu madenlerin tuz ve sürme gibi toprak üstünde açık olması ile; altın, gümüş, demir, bakır, kurşun, uranyum, petrol, vb. madenler gibi yerin altında, derinliklerinde çıkarılması için uğraşılması ancak büyük meşakkatler ve zorluklarla olması arasında bir fark yoktur. Buna delil; Ubeyd b. Hımal el-Mâzinî'den rivayet edilen hadistir. O, Resulullah (SAV)'den Mer'ebdeki tuz madeninin gelir mülkiyetini istedi, Peygamber ona bu madenin mülkiyetini verdiğinde; "Ya Resulullah, ona neyin gelir mülkiyetini verdiğinizi biliyormusunuz? Ona kesilmeyen su gibi, tuz madenini verdiniz." dediler. Resulullah da; "Öyleyse, ondan geri aldım." dedi.
Altın, gümüş damarları gibi miktarı sınırlı, az olan madenler ise ferdî mülkiyetten olurlar. Bunlara fertlerin sahib olması caizdir. Resulullah (SAV)'in Bilâl b. Haris el-Müzenî'ye Hicaz'da miktarı sınırlı Kıbeliyye madeninin mülkiyetini vermesinde olduğu gibi. Bilâl, Peygamber'den bu madenlerin gelir ve mülkiyetini kendisine vermeyi istemiş, o da vermişti.
Bu mallar, başlıca üç gurupta toplanabilir:
1.) Topluluğun günlük hayatında müstağni olamayacağı, bunları kaybettiği takdirde dağılacağı, topluluğun faydalandığı dayanaklarıdır. Mesalâ su gibi. Resulullah (SAV) şöyle buyurdu: "Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mer'a, ateş." (Buhari, Buyu 3016) Gerçekte bu üç şeyde yetinilemez. Bilâkis, topluluğun ihtiyacı olan her şeye şamil olur. Bu nevî mülkiyete, kullanılan her alet girer. Bu hadisin hükmü onlar hakkında da alınır : Umumî akarsular ve bu suları taşıyan borular, çağlayanlardan elektrik üreten aletler, elektrik direkleri ve kabloları gibi araçların mülkiyeti kamunundur.
2.) Oluşumlarının tabiatı, fertlerin hususî sahipliğinde bulunmasına mani olan maddeler. Denizler, nehirler, umumî sahalar, mescidler, umumî yollar gibi. Resulullah şöyle buyurmuştur: "Mina, geçip-giden her kimsenin konak yeridir." (Tirmizi, Hacc)
Kamu mülkiyetinin bu çeşidine, tren vagonları, elektrik direkleri, umumî yollardan geçen ana şebeke borularının mülkiyeti de dahildir. Bunların ferde mahsus olması ve insanların umumuna ait olduğundan himaye olunması caiz olmaz. Resulullah şöyle buyurmuştur: "Koru, ancak Alah'a ve Resulü'ne aittir." (Buhari Musaka 2197) Böylece, korunun devletten başkasına ait olması caiz değildir.
3.) Tükenmeyen sınırsız madenler. Miktarı sınırsız, çok olan bu madenler bütün müslümanların mülküdür. Fertlerin veya şirketlerin bunlara sahip olması caiz değildir. Aynı zamanda bunların çıkarılma ve imal edilme imtiyazı, dağıtım tekeli fertlere ve şirketlere verilemez. Bunların mülkiyeti, bütün müslümanların ortak oldukları kamu mülkiyeti olarak kalmaları gerekir. Eğer devletin kendisi bizzat veya icar vasıtasıyla bunları çıkarmaya kalkışırsa veya müslümanlar adına satarsa gelirlerini beytülmâle aktarır. Bu madenlerin tuz ve sürme gibi toprak üstünde açık olması ile; altın, gümüş, demir, bakır, kurşun, uranyum, petrol, vb. madenler gibi yerin altında, derinliklerinde çıkarılması için uğraşılması ancak büyük meşakkatler ve zorluklarla olması arasında bir fark yoktur. Buna delil; Ubeyd b. Hımal el-Mâzinî'den rivayet edilen hadistir. O, Resulullah (SAV)'den Mer'ebdeki tuz madeninin gelir mülkiyetini istedi, Peygamber ona bu madenin mülkiyetini verdiğinde; "Ya Resulullah, ona neyin gelir mülkiyetini verdiğinizi biliyormusunuz? Ona kesilmeyen su gibi, tuz madenini verdiniz." dediler. Resulullah da; "Öyleyse, ondan geri aldım." dedi.
Altın, gümüş damarları gibi miktarı sınırlı, az olan madenler ise ferdî mülkiyetten olurlar. Bunlara fertlerin sahib olması caizdir. Resulullah (SAV)'in Bilâl b. Haris el-Müzenî'ye Hicaz'da miktarı sınırlı Kıbeliyye madeninin mülkiyetini vermesinde olduğu gibi. Bilâl, Peygamber'den bu madenlerin gelir ve mülkiyetini kendisine vermeyi istemiş, o da vermişti.