İslâm, Halife'nin nasbedilme yolunun biat olduğunu belirlemiştir. Nafi'in İbn Ömer'den rivayetine göre, İbn Ömer şöyle demiştir:Ömer (RA) anlattı; Resulullah'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kim boynunda beyat (halkası) bulunmadan ölürse cahiliyye ölümüyle ölmüştür." (Müslim, İmara, 3441) Ubade b. es-Samit'in şöyle dediği rivayet edildi: "Biz Resulullah'a rahatlıkta ve zorlukta dinleyip itaat edeceğimize, emir sahipleriyle çekişmeyeceğimize her nerede olursak olalım hiç bir kınayıcının kınamısından korkmadan, Allah için hakkı tutacağımıza veya söyleyeceğimize beyat ettik/söz verdik." Başka bir hadiste ise;
"İki Halife'ye beyat edildiğinde; onlardan, sonrakini öldürün"(Müslim, İmara, 3444) denilmiştir.
İşte bu hadisler, Halife'nin seçilme yolunun beyat olduğuna açıkca işaret etmektedir. Aynı zamanda bu konuda sahabenin icmaı da gerçekleşmiştir.
Buna göre, Hilâfet Nizamında kaim olan ve içinde biat yoluyla Halife'nin nasbedildiği ve Allah'ın indirdiği ile yani Kitab ve Sünnet'le hüküm edildiği her hüküm ve sulta (otorite), İslâmî hüküm ve İslâmî sulta (otorite) dir.
Müslümanların nasbettiği ve rızayla beyat ettiği her Halife, Şer'an Halife sayılır ve kendisine itaat etmek de vacib olur.
Bundan dolayı Krallık rejimi İslâmî bir nizam değildir. İslâm; Britanya ve İspanya'da olduğu gibi devlete başkanlık eden fakat yönetmeyen, Kral'ın bir sembol olduğu Kraliyet Sistemini kabul etmez. Çünkü, Halife bir sembol değil, aksine hakim ve ümmet yerine Allah'ın Şeriatı'nı infaz eden kimsedir. Suudî Arabistan ve Ürdün'deki gibi Kral'ın hem reislik yaptığı hem de yönettiği Krallık Sistemini de kabul etmez. Çünkü Halife, krallar gibi Hilâfet'e miras yoluyla varis olamaz. Aksine onu müslümanlar seçer ve ona beyat ederler ve İslâm'da veraset rejimi caiz değildir. Aynı zamanda Halife, müslümanlardan herhangi birinin sahip olduğu haklardan başka herhangi bir hakka sahip değildir. Sorumlu tutulmayan krallar gibi kanunlar üstü de değildir. Bilâkis, Allah'ın hükümlerine boyun eğen ve yaptığı her işlemde muhasebe olunan bir kimsedir.
Krallık Sistemi böyle olduğu gibi, Cumhuriyet rejimi de İslâmî bir nizam değildir. İster Birleşik Devletler'de olduğu gibi başkanlık sistemi olsun, isterse Batı Almanya'da ortaya çıktığı gibi parlamenter sistem olsun; İslâm, Cumhuriyeti kabul etmez. Çünkü, her iki şekli ile de Cumhuriyet rejimi, hakimiyetin halka ait olduğu demokratik düzen üzerine kuruludur. Oysa Hilâfet Nizamı, hakimiyetin Şeriat'a ait olduğu İslâm Nizamı üzerine kuruludur. Böyle olduğu içindir ki, ümmet Halife'yi seçme ve muhasebe hakkına sahip olsa da, onu azletme hakkına sahip değildir. Halife'yi azleden yani azlini gerektiren bir muhalefetle Şeriat'a aykırı davrandığında onu azleden şerî hükümdür. Azlini gerektiren bir muhalefetle Şeriat'a aykırı gittiği zaman Halifeyi azletme yetkisine sahip olan yalnızca Mezalim Mahkemesi'dir. Çünkü, Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat eden, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, onu Allah'a ve Peygamberine döndürün. Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız." (Nisa 59) Yani o şeyi Allah'ın ve Resulün hükmüne döndürün. Allah'ın ve Peygamber'in hükmünü temsil eden iseMezalim Mahkemesi'dir. Oysa Cumhurbaşkanı'nı azletme yetkisine sahip olan halktır. Çünkü halk hakimiyetin ve icranın tek sahibidir.
Halife, belirli bir müddetle sınırlı değil, bilâkis İslâm'ı tatbik etmekle sınırlıdır. Eğer İslâm'ı tatbik etmezse, nasbedilmesinden bir ay sonra bile olsa azlolunur. Oysa Cumhurbaşkanı muayyen bir müddetle bağlıdır. Üstelik parlementer sistemde Cumhurbaşkanı'yla birlikte Başbakan vardır. Cumhurbaşkanı da yönetmeyen bir semboldür ve onun yanında hakim olan Başbakan'dır. Halbuki Halife tek hakimdir. Yönetim işlerini yürüten ve uygulayan bizzat kendisidir. Halife'yle beraber kendisinden başka yöneten bakanlar yoktur.
Başkanlık Sistemi'ne gelince; Cumhurbaşkanı yönetimi yürüten kendisi de olsa, yanında yönetim yetkisine sahip olan bakanlar vardır. Cumhurbaşkanı da onların reisidir ve hükümet başkanı makamındadır. Bu ise Hilâfet Nizamı'na aykırıdır. Çünkü Halife, yönetimi bizzat yürüten ve yanında ona yardım eden muavinleri bulunan kimsedir. Bu muavinlerin, cumhuriyetçi demokratik rejimde bakanların sahip olduğu yetkiler gibi bir yetkileri yoktur. Halife onlara başkanlıkta bulunduğu zaman devletin başkanı sıfatıyla seçip idare eder, yürütme kurulunun başkanı sıfatıyla değil.
Bunun içindir ki, Hilâfet Nizamı'yla Cumhuriyet Rejimi arasında büyük fark vardır. Bundan dolayı da İslâm Devleti'ne de "İslâm Cumhuriyeti" demek asla caiz olmadığı gibi, "İslâm'da yönetim düzeni (hükmetme nizamı) cumhuriyet nizamıdır" demek veyahut İslâm'la Cumhuriyet Rejimi arasında tam bir karşıtlık bulunmasına rağmen; "İslâm, cumhuriyetçi bir düzendir" demek asla caiz olmaz.
"İki Halife'ye beyat edildiğinde; onlardan, sonrakini öldürün"(Müslim, İmara, 3444) denilmiştir.
İşte bu hadisler, Halife'nin seçilme yolunun beyat olduğuna açıkca işaret etmektedir. Aynı zamanda bu konuda sahabenin icmaı da gerçekleşmiştir.
Buna göre, Hilâfet Nizamında kaim olan ve içinde biat yoluyla Halife'nin nasbedildiği ve Allah'ın indirdiği ile yani Kitab ve Sünnet'le hüküm edildiği her hüküm ve sulta (otorite), İslâmî hüküm ve İslâmî sulta (otorite) dir.
Müslümanların nasbettiği ve rızayla beyat ettiği her Halife, Şer'an Halife sayılır ve kendisine itaat etmek de vacib olur.
Bundan dolayı Krallık rejimi İslâmî bir nizam değildir. İslâm; Britanya ve İspanya'da olduğu gibi devlete başkanlık eden fakat yönetmeyen, Kral'ın bir sembol olduğu Kraliyet Sistemini kabul etmez. Çünkü, Halife bir sembol değil, aksine hakim ve ümmet yerine Allah'ın Şeriatı'nı infaz eden kimsedir. Suudî Arabistan ve Ürdün'deki gibi Kral'ın hem reislik yaptığı hem de yönettiği Krallık Sistemini de kabul etmez. Çünkü Halife, krallar gibi Hilâfet'e miras yoluyla varis olamaz. Aksine onu müslümanlar seçer ve ona beyat ederler ve İslâm'da veraset rejimi caiz değildir. Aynı zamanda Halife, müslümanlardan herhangi birinin sahip olduğu haklardan başka herhangi bir hakka sahip değildir. Sorumlu tutulmayan krallar gibi kanunlar üstü de değildir. Bilâkis, Allah'ın hükümlerine boyun eğen ve yaptığı her işlemde muhasebe olunan bir kimsedir.
Krallık Sistemi böyle olduğu gibi, Cumhuriyet rejimi de İslâmî bir nizam değildir. İster Birleşik Devletler'de olduğu gibi başkanlık sistemi olsun, isterse Batı Almanya'da ortaya çıktığı gibi parlamenter sistem olsun; İslâm, Cumhuriyeti kabul etmez. Çünkü, her iki şekli ile de Cumhuriyet rejimi, hakimiyetin halka ait olduğu demokratik düzen üzerine kuruludur. Oysa Hilâfet Nizamı, hakimiyetin Şeriat'a ait olduğu İslâm Nizamı üzerine kuruludur. Böyle olduğu içindir ki, ümmet Halife'yi seçme ve muhasebe hakkına sahip olsa da, onu azletme hakkına sahip değildir. Halife'yi azleden yani azlini gerektiren bir muhalefetle Şeriat'a aykırı davrandığında onu azleden şerî hükümdür. Azlini gerektiren bir muhalefetle Şeriat'a aykırı gittiği zaman Halifeyi azletme yetkisine sahip olan yalnızca Mezalim Mahkemesi'dir. Çünkü, Yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Allah'a itaat eden, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz, onu Allah'a ve Peygamberine döndürün. Allah'a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız." (Nisa 59) Yani o şeyi Allah'ın ve Resulün hükmüne döndürün. Allah'ın ve Peygamber'in hükmünü temsil eden iseMezalim Mahkemesi'dir. Oysa Cumhurbaşkanı'nı azletme yetkisine sahip olan halktır. Çünkü halk hakimiyetin ve icranın tek sahibidir.
Halife, belirli bir müddetle sınırlı değil, bilâkis İslâm'ı tatbik etmekle sınırlıdır. Eğer İslâm'ı tatbik etmezse, nasbedilmesinden bir ay sonra bile olsa azlolunur. Oysa Cumhurbaşkanı muayyen bir müddetle bağlıdır. Üstelik parlementer sistemde Cumhurbaşkanı'yla birlikte Başbakan vardır. Cumhurbaşkanı da yönetmeyen bir semboldür ve onun yanında hakim olan Başbakan'dır. Halbuki Halife tek hakimdir. Yönetim işlerini yürüten ve uygulayan bizzat kendisidir. Halife'yle beraber kendisinden başka yöneten bakanlar yoktur.
Başkanlık Sistemi'ne gelince; Cumhurbaşkanı yönetimi yürüten kendisi de olsa, yanında yönetim yetkisine sahip olan bakanlar vardır. Cumhurbaşkanı da onların reisidir ve hükümet başkanı makamındadır. Bu ise Hilâfet Nizamı'na aykırıdır. Çünkü Halife, yönetimi bizzat yürüten ve yanında ona yardım eden muavinleri bulunan kimsedir. Bu muavinlerin, cumhuriyetçi demokratik rejimde bakanların sahip olduğu yetkiler gibi bir yetkileri yoktur. Halife onlara başkanlıkta bulunduğu zaman devletin başkanı sıfatıyla seçip idare eder, yürütme kurulunun başkanı sıfatıyla değil.
Bunun içindir ki, Hilâfet Nizamı'yla Cumhuriyet Rejimi arasında büyük fark vardır. Bundan dolayı da İslâm Devleti'ne de "İslâm Cumhuriyeti" demek asla caiz olmadığı gibi, "İslâm'da yönetim düzeni (hükmetme nizamı) cumhuriyet nizamıdır" demek veyahut İslâm'la Cumhuriyet Rejimi arasında tam bir karşıtlık bulunmasına rağmen; "İslâm, cumhuriyetçi bir düzendir" demek asla caiz olmaz.